Inca Gold II: Altının Peşinde

Bak şimdi… Bu Inca Gold II var ya, ilk başta “e hadi bakalım, bir Indiana Jones’luk yapalım” diyorsun. Ama sonra oyun seni öyle bir içine çekiyor ki, kendini şamanların arasında, altınların peşinde buluyorsun.

Slotter’da denk geldim buna. İlk başta “Ne olabilir ki?” dedim, sonra fark ettim ki bu oyun az ama öz. Öyle patırtılı gürültülü değil, ama içinde öyle bir hava var ki, eski tapınakların arasında spin attığını hissediyorsun. Ve inatla diyorsun, “O sandık bir gün açılacak.”

Sembol değil, resmen Totem Geliyor

İlk birkaç turda bakıyorsun, semboller sıradan gibi… Ama hayır! Bu semboller basit değil, resmen birer totem. Hani bazı oyunlar sembol koyar, ama ne anlamı vardır ne hissi. Burada her sembol diyor ki, “Ben buradayım, bekle bakalım ne çıkacak.”

Spin’ler ilerledikçe, Wild sembolleri ortalığı şenlendiriyor. Hele bir de o bonus turu var ya… İnsanın içinden “Aha şimdi gömü çıkacak” diye bir heyecan patlıyor. Arka plandaki müzik de cuk oturmuş. Tam böyle, gece vakti ormanda meşaleyle yürüyormuşsun havası veriyor.

Slotter’da Şaman Tılsımı Gibi Bir Hissiyat

Slotter yine yapmış yapacağını. Oyunu getirip önümüze koymuş ama öyle pat diye değil, süzülerek gelmiş gibi. Oyun akıyor, takılma yok. Sanki oyun değil, Inka tapınağında yürüyen bir film gibisin.

Ama şunu da söyleyeyim, bu oyun sabırsızlara göre değil. “Hadi anında patlatsın” kafasında olanları bir tık yavaşlatabilir. Ama sabırlıysan, o altınlar var ya… seni buluyor. Yani spin attıkça kendini keşfe çıkmış gibi hissediyorsun. Ve her keşifte biraz daha gaza geliyorsun.

Altın Sadece Parlak Olan Değildir

Inca Gold II, sadece kazandırmıyor. Aynı zamanda hikâye anlatıyor. Oyunla birlikte sen de o eski medeniyetin parçası oluyorsun. Slotter sayesinde hem rahat oynuyorsun, hem de bu hissi tam anlamıyla yaşıyorsun.

Ve bazen de şöyle diyorsun: “Bana sandığı gösterme, açtır.” Ama işte oyun bunu seviyor, seni biraz bekletiyor. Sonra bir geliyor… çat! Ganimet!